23 May 2015

HDP Avrupa, hedefler ve görevler

Sosyal medyada ve özgür basında yer alan haberler, HDP’nin Avrupa’daki taraftarlarının olağanüstü gayret sarf ettiklerini gösteriyor. Kürt kurumları, devrimci-demokratik güçler, bugüne kadar görülmemiş bir dayanışma içerisinde hummalı bir faaliyet yürütüyorlar. Tanık olduğumuz özveri, gösterilen hassasiyet ve girişkenlik, örülen işbirliği hakikaten takdire şayan. Bunun için sorumluluk alan herkesi kutlarız.

Ama, »dost acı söyler« misali bazı kritik noktalara değinmek, daha doğrusu, bazı sorulara yanıt aramak da gerekiyor. Örneğin Avrupa’da hedeflenen 400 bin oy gerçekçi miydi? HDP kurulduktan sonra, bugüne kadar tüm Avrupa’yı kapsayan bir HDK/HDP Avrupa yapılanmasının kurulamamış olması çalışmaları nasıl etkiledi? Salt seçim odaklı çalışma yeterli miydi?
Bu ve benzeri sorulara kafa yormak, sağlam bir eleştiri-özeleştiri mekanizması işleterek bunların yanıtlarını aramak, sadece bugün için değil, gelecek açısından da önem taşımaktadır. Avrupa’da seçimlere katılım oranlarıyla ilgili verilen haberler, Avrupa’daki seçmenlerin büyük bir bölümünün sandığa gitmeyeceğini gösteriyor. Oy sandıklarının uzakta olması, bürokratik engeller vs. kuşkusuz önemli nedenlerdir. Ama bu gerçekler, asıl sosyolojik neden hakkında hiç bir bilgi vermiyor. Temel soru şudur: Türkiye ve Kürdistan kökenli seçmen, seçme hakkından neden feragat etmektedir?
Göç ülkelerinin fenomenlerinden birisi, göçmen topluluklarının, geldikleri ülke ile olan tüm bağlantılarına rağmen, sosyal konumları güvence altında olunca siyasi haklarını önemsememeleridir. Örneğin Almanya’da bugüne kadar yapılan yabancılar meclisleri seçimleri gibi göçmenlerin de oy hakkı olduğu seçimlere katılım her zaman düşük olmuştur. Ancak örgütlü olunan yerlerde ve sadece seçim zamanı değil, sürekli insanların sorunlarına sahip çıkılması ve insanların aydınlatılmasıyla oy oranlarının artırıldığı görülmüştür.
Buradan şu soruyu çıkartabiliriz: Avrupa’da yaşayan Türkiyeli bir seçmen, sıradan gündelik sorunlarına çözüm üretilmediği ve kendisine ulaşılmadığı müddetçe, neden o kadar zahmete girip, oyunu kullansın? Kaldı ki, neden HDP’ye oy versin?
Moral bozmak gibi bir amacımız yok, ama bugünden belli olan bazı sonuçların nedenlerini araştırmak ve buradan çıkan görevleri ortaya koymak gerekmektedir. Ayrıca geç kalınmış da değildir: HDP’nin barajı aşmasının önemini kavrayan her birey, canını dişine katmalı, katılım oranlarını artırmak için son saatlere kadar çalışmalıdır.

Ama bu önümüzde duran ivedi bir görevi, yani HDK biçiminde oluşmuş, hem Avrupa’daki, hem de Türkiye ve Kürdistan’daki siyasal ve toplumsal gelişmelere müdahil olabilecek bir örgütlenmeye gidilmesi görevini unutturmamalıdır. Bugüne kadarki yan yana durma pratiği artık yeterli olamamaktadır. Avrupa’daki gerçeklik, ortak mücadeleyi ortak çatı altında yürütmeyi dayatmaktadır. Bilhassa komünistlerin, sosyalistlerin ve devrimci-demokratların ayrı ayrı göçmen örgütlerinde bulunmalarının bir anlamı kalmamıştır. ATİK’e yönelik son saldırılar bu gerçeğin altını bir kez daha çizmiştir. Ortak mücadele, gerçekçi hedeflerin konmasının ve daha önemlisi, bu hedeflere ulaşılmasının güvencesi olacaktır. Seçim çalışmalarının kanıtladığı en önemli gerçek, kanımızca budur.